8 Ekim 2014 Çarşamba

Röportajlar #3 (Bin Yüz Beş'in Yazarı Murat Turan İle)


Murat Turan ile Röportaj 


 Herkese merhaba. Bugün sizlerle Bin Yüz Beş kitabının yazarı Murat Turan ile gerçekleştirdiğim keyifli sohbeti paylaşıyorum.

 Bundan birkaç hafta öncesinde kendisi benimle iletişime geçerek kitap hakkındaki düşüncelerimi önemsediğini belirtti. Murat Turan'a desteğinden ötürü çok teşekkür ederim.

 Dilerseniz hiç vakit kaybetmeden röportajımıza geçelim.

 Merhaba Murat Bey, öncelikle bana ve takipçilerime kitabınızı okuma fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

 1976 Gaziantep doğumluyum. 1999’ da Selçuk Üniversitesi Tarih Öğretmenliğini bitirdim ve o yıl Sakarya’da göreve başladım. Macera, bilimkurgu filmleri ve aynı tarz romanları severim. Fotoğraf ilgimi çeken bir başka uğraştır. Bu uğraşı daha disiplinli yapabilmek için Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Fotoğrafçılık ve Kameramanlık bölümünü okudum. Bu bölüm, uzaktan eğitim olmasına rağmen bana çok şey kattı diyebilirim.
Hala Sakarya’da ikamet etmekteyim. Yazarlık uğraşında beni her zaman destekleyen bir eşe ve iki buçuk yaşında kız çocuğa sahibim.

 Peki kitap yazmaya nasıl karar verdiniz?

 Çocukken fıkra, hikaye, başlarına gelen olaylar yada gezdikleri yerleri uzun uzadıya  ustalıkla anlatan, arkadaşlarımı gözlerdim. Kimi zaman anlattıklarında tutarsızlıklar yakalardım lakin o büyülü ortamı bozmamak için herkes gibi susardım. Sonra romanlarla tanıştım. Romanlarla o büyülü ortamın büyülü bir dünya olabileceğini gördüm. Konuşma, anlatma konusunda kendime güvenim yoktu lakin yazma konusunda bir şansım olacağını düşündüm ve lise yıllarında kısa hikayeler yazmaya başladım. Fakat bu ilk çalışmalarım çok acemiceydi. Zamanla yazmanında bir disiplin olduğunu anladım ve bu disiplinin kaidelerini öğrenmek için araştırma yapmaya başladım. Roman yazma sanatı, nasıl yazmalı vb. türde bir çok kitap okudum. Sonra sevdiğim tür olan polisiye ve tarihi romanlardan okuduklarımın  kendimce planlarını çıkarttım. Ve sonunda Bin Yüz Beş’i yazdım

 Bin Yüz Beş’i yazmanızda tarih öğretmeni olmanızın payı elbette büyük. Bunun yanı sıra nelerden ilham aldınız?

 Filmlerden, romanlardan, tarihle ilgili kitaplardan ve her 3 Mayısta tarihle ilgili internet sitelerinde ortaya atılan Fatih Sultan Mehmed öldü mü, öldürüldü mü? sorusundan diyebilirim. Osmanlı Tarihi ile ilgili akademik kitapları okumayı severim. Bunlar içinde en ilgimi çeken İsmail Hakkı Uzunçarşılı ve Enver Ziya Karal’ın Osmanlı Tarihi adlı eserini zaman buldukça okumaya çalışırım. Okurken ilginç bulduğum yerleri not alırım. Bin Yüz Beş adlı romanın ilk ortaya çıkışı sanırım bu kitabın II. Mehmed dönemi ile ilgili aldığım notlarda yer aldı.

 Kitapta yazılanlar bütünüyle gerçeğe mi dayalı yoksa bir takım hayal ürünleri içeriyor mu?

 Romanda geçen temel olaylar gerçek. Şehzade Mustafa’nın ani ve sebepsiz ölümü, sonrasında Veziriazam Mahmud Paşa'nın önce tutuklanması sonrasında idamı, Hurufilerin Edirne Sarayındaki faaliyetleri ve idamla sonuçlanan akıbetleri, Akkoyunlu Uzun Hasan’ın Avrupa Devletleriyle münasebet kurmak istemesi, Papanın ona Lodovico isminde bir elçi göndermesi ve bu elçinin Avrupa'ya dönüşte dolandırıcılık yapması…Tarihi gerçeklerden bazıları. Daha öncede dediğim gibi Osmanlı'nın en bilinen padişahlarından biri olan Fatih Sultan Mehmed'in ellili yaşlarda ölümü ile ilgili bugün bile farklı görüşler var. Kimi tarihçiler nikris hastalığından öldüğünü söylerken, öldürüldüğünü söyleyenler arasındada kimin öldürdüğü konusunda bir ittifak yoktur. Öldürüldüğünü söyleyenler bunu Memlük, Venedik, Papalık gibi devletlerin yapmış olduğu görüşündedirler. Bunca gerçek ve akedemik çevrelerce desteklenen görüş arasında bağ kuran Soterios isimli Bizanslının günlüğü ve ardından gelişen olaylar ise benim hayal gücüm.

 Bin Yüz Beş’i okurken ben kendi adıma kimi zaman Google’da araştırma yapma gereği duydum.  Peki ya siz yazım aşamasında çeşitli kaynaklara başvurdunuz mu?

 Tabiki. İlk araştırmamda Taşköprülüzade, Aşıkpaşazade, Tursun Bey, Dukas, dönemi anlatan önemli eserler olarak karşıma çıktı. Sakarya İl Halk Kütüphanesinden bulabildiklerimi okuduktan sonra internette araştırma yaptım. İnternet büyük bir bilgi yığınını önüme yığdı. Bunlar içinden birkaç kaynakta doğruluyabildiğim bilgileri not ettim. Uzun zaman alan ancak benim gibi meraklı biri için eğlenceli bir süreçti.

 İtiraf etmeliyim ki kitabı uzunca bir süreye yayarak, sindire sindire okudum. Kitabın yavaş ilerliyor olmasını yazım diline mi yoksa konuya mı bağlıyorsunuz?

 İkiside olabilir. Geçmişte yaşanması muhtemel bir hikaye anlatıyorum ve kahramanların bazıları gerçekten yaşamış insanlar; Fatih Sultan Mehmed, Mihailoğlu Gazi Ali Bey, Veziriazam Mahmud Paşa gibi. Geçmiş denince insanın ilk aklına gelen kim kimdi, ne zaman neler yaşanmıştı oluyor. Yani romanın dünyasında ayakta durmak, yürüyebilmek için kendine bir zemin arıyor. Ayrıca ilk romanım, aklımda geçenleri kağıda dökerken düşüncelerin akıcılığına uygun kelimeler bulamamış olabilirim. 

 Kitabın hitap ettiği belli bir kesim var mı yoksa herkes gönül rahatlığıyla okuyabilir mi?

 Roman yazmak ile ilgili kitaplar okurken ilgimi çeken ve herkesçe desteklenmesede benim aklıma yatan görüşe göre iki çeşit roman vardır. Bir insanın iç dünyasını anlatan romanlar(Durum Romanları). İki, insanın hareketlerini anlatan romanlar(Aksiyon Romanları). Romanım tarihi bir polisiye. Sanırım aksiyon romanları sınıfına giriyor. Bu tarz romanları seven herkes tarafından rahatlıkla okunabileceğini düşünüyorum.

İlk kitabınız olan Bin Yüz Beş’i yazarken karşılaştığınız sorunlar oldu mu?

 İki buçuk yıl süren bir çalışma olduğu için elbette oldu. Bazen günde beş altı sayfa yazarken bazen günlerce yazamadım. Olaylar bir yerde takıldı. Romanın dünyasında yaprak kımıldamadı diyebilirim. Ayrıca ilk yazmaya başladığım yerden ve plandan çok farklı bir yerde romanı bitirdiğim için çok zorlandım. ‘Bu iş beni aştı. Toparlamamın imkanı yok.’ Dediğim zamanlar da oldu.

Peki ya uygun bir yayınevi bulup, basım aşamasında neler yaşadınız?

 Aslında en zor kısmı burasıydı. Yazdığım çalışmayı dört yayınevine gönderdim. İkisinden çok nazik bir hayır cevabı aldım. İkisinden hala cevap alamadım. İnternette yaptığım araştırmada bunun çok normal bir durum olduğunu gördüm. Bugün çok tanınan bir kadın yazarın, yazarlıkta ilk yıllarını anlattığı videosunu izlediğimde ise umudum tümden kırıldı. Sonra kişisel destekli yayıncıkla karşılaştım. Bazı tereddütlerim vardı lakin eşimin desteklemesi ile ilk kitabımın basım aşamasına geçmiş olduk.

 Yazarlık yolunda hedefleriniz neler?

 Tarihi polisiyelere devam etmek ve anlatacağım hikâyelerle geçmişi daha elle tutulur hale getirmek,  bizim tarihimizle ilgisi olmayan kişilerin de rahatlıkla okuyacağı hikayeler yazmak istiyorum.

 Yeni bir roman yazmayı planlıyor musunuz?

  Evet. Akıncı Subaşısı Mustafa yeni bir serüvene adım atacak.

 “Başucu kitaplarım” diyebileceğiniz, beğeniyle okuduğunuz kitaplar var mı?

  Kızıltuğ(Abdullah Ziya Kozanoğlu), Siyah Kan(Jean-Christophe Grange)
, Da Vinci Şifresi(Dan Brown), Aklından Bir Sayı Tut(John Verdon) ve bu tarzlara pek uymayan Sana Gül Bahçesi Vaad Etmedim(Joanne Greenberg)

 Peki ya hangi yazarları okumayı seviyorsunuz?

 Abdullah Ziya Kozanoğlu , Orhan Pamuk, Christophe Grange, Dan Brown, John Verdon

 Şu anda okumakta olduğunuz kitap nedir?

 John Verdon -Şeytanı Uyandırma

 Biraz da kitap dışında sohbet edelim ne dersiniz. Bildiğim kadarıyla Ela adında dünyalar tatlısı bir kızınız var. Peki çocuklara erken yaşta kitap okuma alışkanlığı kazandırabilmek adına keşfettiğiniz yollar var mı?

 Öğretmenlikte bir düstur vardır. ‘Söyleme göster’ Kitap okuyan ebeveynlerin yanında büyüyen bir çocuk büyük ihtimalle kitap okuyacaktır. İki buçuk yaşındaki kızım annesini kitap okurken gördüğünde hemen kendi resimli kitabını bana yada annesine getirip ‘oku’ diyor. Sonra bir köşeye geçip kendi kendine kitaptaki resimlerden anladığını sesli bir halde anlatıyor.

 Sosyal medyanın okuma alışkanlığını sürekli hale getirebilmesi açısından etkili olduğunu düşünüyor musunuz?

 İyi yada kötü alışkanlıkların yayılmasında örnek almanın çok önemi olduğunu düşünüyorum. Sosyal medyada kitap okumanın keyifli halde sunulduğu fotoğrafların okuma alışkanlığına katkısı bence çok büyük. Aynı fotoğraflarda sigara yada içkinin güzellikleri anlatılsaydı durum ne olurdu sizce?

 Son olarak sizin röportajımızı okuyanlara söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

 Kitap… Konu bütünlüğü olan derli toplu kitaplar için söylüyorum. Somut dünyamızı hayalgücüyle, espirilerle, gerçeklerle, yalanlarla, kovalamacalarla ve sayamayacağım  daha bir sürü aksiyon ve durumla zenginleştiren uzun anlatımlardır. İnşallah okuyanlar kitabımı bu derli toplu kitaplar sınıfında görürler.

 Sorularıma verdiğiniz samimi cevaplar için çok teşekkür ederim.

 

1 yorum:

  1. Öncelikle Murat beyi buradan tekrar tebrik etmek istiyorum. BİN YÜZ BEŞ le eşinin yanında staj yaptığım sırada tanıştım ve ilk okuyanlardan biri olmakla da gurur duyuyorum. :) kitap tarihimizde bilmediklerimizi akıcı ve eğlenceli bi dille bizlerle buluşturuyor. tavsiyem şudur ki muhakkak okumalı ve benim gibi ikinci kitabı sabırsızlıkla beklemeye başlamalısınız. sayılarımla...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...