Özgür Göç ile Röportaj
Herkese merhaba. Bugün sizlerle Bir Katilin Anıları adlı romanın yazarı Özgün Göç ile yapmış olduğum keyifli sohbeti paylaşıyorum.
Öncelikle Özgür Göç'e desteğinden ötürü bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
Dilerseniz hiç vakit kaybetmeden röportajımıza başlayalım.
Merhaba Özgür Bey, öncelikle bana ve
takipçilerime kitabınızı okuma fırsatı sunduğunuz için çok teşekkür ederim.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Merhabalar. Sana ve takipçilerine İstanbul’dan
selamlar. Her türlü platformda söyleşi yapmak, tanışmak ve yeni hikayelere
şahit olmak çok şahane bir duygu. Bu lezzeti bana tattırdığın için bende sana
tüm samimiyetimle teşekkür ediyorum. Ben 36 yaşındayım. Yıllarca radyo-tv
programları yaptım. Hala bazı teklifler gelse bile artık görsel medyadan
sıkıldım diyebilirim. Kanımızda radyo programcılığı olduğu için sanırım, biraz
daha gizemi seviyorum. Takipçiler(lerim) ve tüm kitap okuyan kitap aşıkları
umudum odur ki zaman içinde “ÖZGÜR GÖÇ” ü daha iyi tanıyacaklardır.
Peki bir roman yazmaya nasıl karar
verdiniz?
Aslında yıllar boyunca hep
yazdım, yalnız şiirler biriktiriyordum, kısa hikayeler yazıyordum. Bir gün
(kurban bayramına 1 hafta kala) aklıma çocukluğumdan bir kare düştü. Gözleri önünde bir bedenden
ruh alınan insan psikolojisi nasıl olur. Yıllar geçtikçe o psikoloji ne hale
gelir diye ve macera başladı diyebiliriz.
Az
öncede belirttiğim gibi kurban bayramlarında babam elimden tutar pazara götürür
ve bir koç alırdı. Bende bunların tüm evrelerine şahit olurdum. Satın alınıp
kemiklerinin ayrılmasına kadar akan ilk kan damlası romanda bir teşbih ile
anlatılıyor zaten ilk çıkış noktası odur.
Bence çok
doğru bir tespit oldu. Zira her insan bir potansiyel katildir. Futbolda gol
kaçıran bir oyuncu “ O GOLÜN KATİLİDİR.” Mesela bir TV şovu düşünün BEYAZ SHOW
olabilir. Beyazıt Öztürk yapmaya çalışıp yapamadığı esprinin katilidir.
Örnekleri çoğaltabiliriz. Sizin sormak istediğiniz meyanda ise cevabım evet her
insanın içinde potansiyel bir psikopat yatıyor en basit örneği trafikte yaşanan
ölümlü hadiseler. Çocuk ve kadın cinayetleri. Maalesef aramızda katiller ile
yaşıyoruz.
Peki ya gerçek hayatta kitaptaki gibi bir radyo şovu olsaydı tepkiler
ne yönde olurdu?
Aslında bir
radyo yayın müdürünün bu tarz bir program yapmasını çok arazu ederim (tabi
uygun saatlerde) gelecek tepkiler elbetteki çok ciddi boyutta olurdu sanırım.
Kitabı okurken Kadavra(Pathology) filmindeki repliği hatırlar gibi
oldum. Eğer insanlar yakalanmayacaklarını bilselerdi suç işlerler miydi?
Suç işleme
mekanizması insanda yakalanmama güdüsü ile orantılı değil bence. İnsanı suç
işlemekten alıkoyan tek etken vicdanıdır. Buna farklı isimlerde versek kalbinde
vicdan kırıntısı olan kişilerin suç işlemesi mümkün değil. Olmuyor mu? Elbette
ki çocuğuna merhamet ile yaklaşan bir baba, bir bakmışsınız akşam ana haberde
katil olarak karşımıza çıkıyor. Bu defa vicdan denen duygunun beslendiği
kaynakta sorun var diyorum. Yani bir insan vicdan kabını rahmani şefkat ile
doldurmadıkça suç işlemeye meyillidir. Bunun adına İLAHİ VİCDAN denilebilir.
İlk romanınız Bir Katilin Anıları’nı yazım aşamasında ya da
sonrasında karşılaştığınız sorunlar oldu mu?
Peki uygun bir yayınevi bulmak konusunda zorlandınız mı?
Bu konu benim en koyla çözdüğüm sorun oldu.
Kendi yayın evimi kurdum ve hiçbir sorun yaşamadım.
Devamı kesinlikle var. Hikaye zaten biterken
yeniden başlıyor. Fakat serinin ikinci bölümü 2016 yılında düşünüyorum.
Yılbaşında(aralık 2014) “AŞK OLSUN Aşk-ı Rehber” adında şiir tadında bir eser
daha geliyor. 2015 sonlarına doğru “ Osmanlı-2071” ve ardından Bir Katilin
Anıları-2 olarak yazarlık maceramız devam edecek. Bu arada okuyucularımıza ve
takipçilerimize birde müjde vermek isterim Kitabımızın ikincisi çıkmadan
sinemaya uyarlamaya karar verdik ve senaryo yazım aşamaları adaşım “ÖZGÜR
AKÇAY” Tarafından başladı bile, yani seri hem kitap olarak hemde beyaz perdede
devam edecek.
Devamlı takip ettiğim bir yazar yok gibi
neredeyse, özellikle de yazmaya başladığım günlerde pek kitap okumak
istemiyorum. Olur ya bir kelime öbeği hafızamda kalır ve farkına varmadan
eserime sızar, o bana ciddi anlamda yara verir. Onun için yazmadığım haftalarda
elime ne geçerse okuyorum. Yalnız ben sadece tutan bir romanın yazarı olup,
sadece o kategoride yazan yazarlara karşıyım. Adam bir polisiye yazıyor, tuttu
ya ömrü boyunca polisiye yazmaya devam ediyor. Tamamen ticari bir kaygı bence.
Benin ilk romanım polisiye, sonrasında şiir kitabı çıkartacağım, sonrasında
tarihi bilim kurgu yazıyorum. Hayat gibi düşünün insan güler, sevinir, ağlar,
üzülür. Her duyguyu yaşayıp sadece tek bir pencereden hayatı yansıtmak bana
göre değil. Ben necip fazıl Kısakürek şiirleri okuyorum. Nazım hikmet ile
kafamı açıyorum ve Ahmet Ümit kitapları alıp rafımda tutuyorum. Hasılı yazıya
dökülen tüm eserler kıymetlidir. Ama tek düze ve tek yöne seyir etmek
çeşitliliği öldürüp insanı duygusuzlaştırır.
Şu anda okuduğunuz kitap nedir?
Osmanlı 2071 hazırlığını öykü anlamında
tamamladım ve yazım aşamasındayım. Dolayısı ile okuduğum eserler sadece
tarihsel eksikliklerimi tamamlamak adına Osmanlı tarihi, dünya tarihi ayrıca seyahatname
okuyorum.
Sosyal medyanın insanlara okuma alışkanlığı kazandırdığını düşünüyor
musunuz?
Kesinlikle kazandırıyor.
Hiç kitap okumayan insanlarımız vardı bizim, Instagram'da ve diğer sosyal
mecrada fotoğraf çekip paylaşırken bile olsa göz atıyor, kapağı ne kadar güzel
diyor. Eline alıyor bir iki sayfa okuyor. Sonra başka bir kitapla fotoğraf
çekilirken kitabı istiyor ve okumaya başlıyor. Sosyal medya bence bu işi iyi
yapıyor. Bu işte bir dert işi sizin gibi bir çok dertli insan kitapları
tanıtıyor, yazarları tanıtıyor, hatta bazen buluşmalar oluyor. Siz iyi ki
varsınız, sosyal medyada varlığımız sizin gibi bloggerler vasıtası ile hayat
buluyor.
Birazda kitap dışında sohbet edelim ne dersiniz? Sizce radyo,
televizyona göre daha gizemli bir medya ürünü mü?
Aslında evet
gizemliydi. Fakat sosyal medya ve “ ŞÖHRET “ hırsı meslektaşlarımı etkiledi ve
sosyal medyayı kullanarak gizem kapısını araladılar. Artık eskisi gibi gizemli
radyo programcısı kalmadı. Hatırlar mısınız bilmem “Hop Dedik Ayhan” hiç kendini
göstermiyordu. Yada eski radyo programcısı vardı “serseri” gizemliydi, fakat
içlerinde bulunan şöhret hırsı bu gizem kapılarını sonuna kadar açtı.
Severek takip ettiğiniz radyo sunucuları
kimlerdir?
Elbetteki var. Her sabah değerli arkadaşım
“Duygu Özkan’ı” dinlerim. Süper Fm yayın müdürü ve yayıncısıdır. Ayrıca
Afrikalı Ali Kral Fm den sevdiğim bir dostumdur. Radyo genelde artık arabada
seyir halindeyken dinleniyor. En azından ben araç kullanırken dinliyorum
özellikle seçmiyorum, yani o anda hangi radyo hoşuma giderse haber, şarkı,
türkü, yerli yabancı ayırmıyorum.
Günümüzde hemen hemen her gün bir kadın
cinayeti haberi okuyoruz. Bu konudaki düşünceleriniz neler?
Sohbetimizin başında belirttiğim gibi kelime
haznesi dar olan insanlar düşünmek yerine eylem yapmayı tercih ediyorlar.
Sağlıklı düşünemeyen kişi maalesef sonu hüsran olan eylemler
gerçekleştirebiliyorlar. Hırsızlık, gasp, cinayet adı her ne olursa olsun
hepsinin önüne geçmenin en kesin sonucu okumak. Zaten İslam dininin ilk emir
olan “OKU” ayeti nasıl bir Dünya’ya adım
atıyoruz onun sinyallerini veriyor. Okursan başarırsın, okursan mutlu olursun,
Okursan saygı görür ve saygı duyarsın.
Son olarak röportajımızı okuyanlara söylemek istediğiniz bir şeyler
var mı?
Röportajımızı kaide değer bulun okuyan tüm
okuyuculara teşekkür ediyorum. Hayat sadece aldığımız nefes ile verdiğimiz
nefes arasında gizli bir andır. Bu anlarımızı değerli kılan tek unsur “Nasıl
biri olduğumuzdur” İyi birisi olabilmek için okuyalım, okumaya teşvik edelim
diyorum.
Sorularıma verdiğiniz samimi yanıtlar ve inceliğiniz için bir kez daha teşekkür ederim.
Çok güzel bir röportaj olmuş, aklımda tek soru kalmadı :)
YanıtlaSil